Özet
2010 yılında dünyada 5,4 milyon bebek birinci yaşını dolduramadan hayata veda etmiştir. Beş yaş altı ölümlerin %70’i yaşamın ilk yılında meydana gelmiştir. Bebek ölümlüğü; birey, anne, hane, toplum ve çevreye dair faktörlerin bileşkesi olup toplum sağlığı ve refahının duyarlı bir göstergesidir. Binyıl Kalkınma Hedefleri arasında çocuk ölümlülüğünü 2015’e kadar 1990’daki seviyesinin üçte birine azaltmak bulunmaktadır. Bu amaca ulaşmak için belirlenen ölçütler; beş yaş altı ölüm hızı, bebek ölüm hızı ve kızamığa karşı aşılanmış çocuk oranıdır. Uluslararası kamuoyunun yoğun ilgisine rağmen bebek ve çocuk ölüm hızları son 50 yılda ciddi biçimde azalmakla birlikte, ülkelerarası eşitsizlikler artarak devam etmekte, 2015 için konulan hedeflerin çok gerisinde kalmaktadır. Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki bu derin fark ülke içindeki farklı sosyoekonomik gruplarda daha da şiddetlenmekte, sosyoekonomik düzey bebek ölümlülüğünün güçlü bir belirleyicisine dönüşmektedir. Türkiye’deki bebek ölümlülüğü incelendiğinde ise, eğitim grupları ve bölgeler arasında var olan farkın, yıllar içinde derinleşerek devam ettiğini, kır kent farkının ise değişmediği görülmektedir. Bebek ölümlüğündeki bu eşitsizlikleri giderebilmek ve bebek ölümlülüğünü, bölgemizdeki diğer ülkelerin seviyesine azaltabilmek için eşitsizlikleri gidermeye yönelik ekonomik ve sosyal politikalara ihtiyaç mutlaktır. Bu eşitsizliklerin derinleşmesi, anne ve bebeklere sunulan sağlık hizmetinin ve bunun finansman biçiminin bebek sağlığı açısından yeniden irdelenmesini gerekli kılmaktadır. Bireylerin dezavantajları oranında yoğunlaşan bir hizmeti esas alan bir bakış açısının benimsenmesi gerekmektedir.